YAYED
YAYED
YAYED
YAYED
YAYED

Yerel Seçimler

E-Bülten

YAYED

%42 ile 58% Nedir?

17. Anayasa Değişikliği'ne seçmenin %42'si "hayır" dedi. Bu oran, "evet" diyen %58'den sayısal olarak daha az ama gerçekte çok daha güçlüdür....

Örgütsüz % 42 ile Güdümlü % 58 Ne Anlama Geliyor?, (12 Eylül 2010)

Referandum, dökülen paralara; yanlış bilgilendirmelere; oy gününü tatile, bayrama, 12 Eylül gününe denk getirmelere, beyaza "evet"i kahverengiye "hayır"ı ayırmalara; 24 TV ve radyo kanalına; tarikat - cemaat bastırmalarına; "küresel piyasalar ‘evet‘ istiyor" fısıltılarına; her türden korkutmaca ve beklentiye sokmalara karşın ancak %58 "evet" çıkarabildi.

Türk halkı bütün bu gücün karşısında, , % 42 oranında, yalnızca il merkezi mitingleriyle varlık gösterebilen "hayır" tercihini, neredeyse kendi başına reddetti.

Demokrasi adlı karşı devrim, kendi başına düşünüp; korkutmaca ve baskıya aldırış etmeyen bu yurttaş gücü varken başarıya ulaşamaz. AKP ve destekleyicileri de başaramayacaklarını gördüler.

Taraflar belli oldu.

Referandum, karşı devrim örgütlerini açığa çıkardı. AKP bu işi kendinden başka Okyanus ötesi destek; HAK-PAR; BBP; HAK-İŞ; MEMUR-SEN; Troçkizm; "sol" liberaller ve hazır kıta militan dernek ve vakıf STK‘lar desteğiyle yürüttü. Referandum kampanyası bu örgütlerle birlikte ilmik ilmik örüldü; elde edilebilen %58 oldu.

Oysa Referandum‘un % 42‘si, ne kampanya sürecinde ne de referandum günü cephe oluşturdu.

Bu güç, gerçek anlamda güdümlenmemiştir; sistematik biçimde örgütlendirilmemiştir; bu gücün temsilci kişi ve grupları bir araya gelmemiş, birlikte yapılabilecekler üzerine kafa yormamış, işbirliği yapamamıştır. Birlik ve dayanışma eksikliği, hem referandum sürecinde hem sonunda yakıcı biçimde gözler önündedir. Gerçekten de, "hayır" diyen örgütleri birlikte hareket edenler olarak peşpeşe sıralayabilir misiniz? Bunlar güçbiliği yapmak bir yana, "yan yana görülmekten endişeli" örgütler değil midir?

Yüzde 42‘lik güç, devrimci Türkiye gönüllüsü büyük bir kütle ve neredeyse kendi başına bir güçtür. Bu güç örgütlenip, ortak ilkeler temelinde ulusal bir cephe halinde yürümeye başladığında, Türkiye gericiliği bir kez daha tarihe gömecektir. Bu gerçeği herkesten önce ve herkesten çok, AKP gördü; şimdi dünden daha fazla korkuyor.

Devrimci Türkiye, şimdi her zamankinden daha mümkün görünüyor. Çünkü Devrimci Türkiye düşüncesi, şimdi nasıl büyük bir kütlesel tabana sahip olduğunu her zamankinden daha açık görüyor.

Bu düşüncenin örgütleri ile önderlerine çok ama pek çok iş düşüyor... Şimdi soru "ne yapmalı" değil, daha çok "nasıl yapmalı" sorusuna açık seçik yanıt bulmaktır: Nasıl güç birliği yapmalı?

 

* Sendika/Oda Uzmanları ve Akademisyenler Bildirisi

YAYED Değerlendirmesi

Hükümetler, doğrudan hükümet önerileriyle, Anayasa gibi hükümetlerin ömrünü çok aşan temel toplumsal hükümleri değiştirememelidir.

Bunu yapan hükümetler, AKP gibi, kendi hedefleri toplumun çoğunluğu tarafından kabul edilmez bulunan hükümetler ise, bu kaba cesarete hiç geçit verilmemelidir.

DEĞİŞTİRİLEN "12 Eylül ANAYASASI" MIDIR?

1982 Anayasası 16 kez 16 ayrı yasayla değişiklik gördü; 83 maddesi değişti. Toplam madde sayısı 177.

1982 Anayasası‘nın halihazırda % 47‘si değişmiştir; değişikliklerin önemli bölümü AB için yapıldı. Bu Anayasa‘nın yarısı 12 Eylül, yarısı da AB damgalıdır.

Neden 16‘sı değil de, 17. değişiklik "12 Eylül"le hesaplaşma değişikliği olsun?

Bunun nedeni Geçici Madde-15‘in kaldırılması olsa gerekir. 12 Eylül Darbesi‘ni yapan ve 1980-1983 yıllarında karar ve uygulamalarda yer alanların yargılanmasını yasaklayan maddenin kaldırılması...

AKP 12 Eylül‘le hesaplaşabilir mi?

1. 1980-1983‘te iş yapan 44. TC Hükümeti‘nin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Turgut ÖZAL‘dı.

2. Şimdiki Başbakan 2009‘da "TURGUT ÖZAL ÖDÜLÜ" aldı; önceki yıllarda bu ödülü şimdiki Cumhurbaşkanı ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bakan Ali Babacan almıştı.

3. Yukarıda gördüğünüz, 109 AKP destekçisi sivil toplum örgütü tarafından hazırlanıp dağıtılan "Demokrasinin Yıldızları" Afişi‘nde 3 kişi vardı: Adnan Menderes - Turgut Özal - Recep Tayyip Erdoğan.

4. AKP, 24 Ocak 1980 Kararları‘yla başlayan politikaları sürdürüyor: Liberalizasyon, Deregülasyon, Özelleştirme, Yerellik, "Küçük" Devlet, "Etkin" Devlet, İhracata Dönük Sanayileşme - Dünyayla Bütünleşme - Küreselleşme, Serbest Piyasa Ekonomisi vb. vb......

5. 12 Eylül, 24 Ocak 1980 kararları yürüsün diye yapılmıştı; kararlarda Turgut ÖZAL imzası vardı; 1980-1983 Kenan Evren kadar Turgut Özal dönemidir.

AKP 12 Eylül ile hesaplaşamaz. Çünkü 24 Ocak 1980 kararlarının bugünkü sahibidir; kendisi 12 Eylül ürünü ve 12 Eylül‘ün mirasçısıdır. İşte 3 kanıt:

Madde 125 Değişikliği: Özelleştirmeleri özgürleştirme maddesi!

"Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz."

Yargı, halihazır sistemde zaten yerindelik denetimi yapmaz. Buna karşın Anayasa‘ya bu hükümün konması, özelleştirme uygulamalarında kamu yararı gözeten yargı kararlarına geçit vermemek amacı güder. İşte bu nedenle bu değişiklik, 12 Eylül‘le hesaplaşamaz; aksine 12 Eylül‘ü derinleştirir. [EMO Değerlendirmesini okuyunuz]

Madde 166 Değişikliği: Ulusal Kalkınma Plancılığı‘nı Ekonomik Sosyal Konsey eklemesiyle ‘stratejik plancılık‘ zihniyetine, piyasa dinamiklerine teslim maddesi!

12 Eylül ve Özal Hükümetleri, Planlama‘yı demiryolları gibi komünistlik saydılar; beş yıllık planlama bitirildi. Bu değişiklik, planlama adına kalan içi boşalmış yapıyı piyasa emrine alıp tümüyle eritiyor. IMF - AB isteği Ekonomik Sosyal Konsey, yani patronlar ve bunların güdümündeki sivil toplum kuruluşları planlama kabuğunun içine sokulup Planlama ilkesinin kendisi de tarihe gömülüyor. 12 Eylül derinleşiyor.

Madde 53 Değişikliği: Memur ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı ile memurluk düzeninden "bireysel sözleşmeler düzeni"ne geçiş hazırlığı! 1988‘de başlayan memurluk tasfiyesinin son adımı!

İşçi-memur ayırımı kalkacak. Kamusal - özel çalışan ayırımı da kalkacak. "Ortak çalışanlar yasası" gelecek. Ülkenin tek iş güvenceli ve ileri istihdam modeli memurluk piyasa istihdamı kurallarına bağlanacak. Toplu Sözleşme, bireysel sözleşme düzenine rıza gösterilirise kurulup işletilme koşuluna bağlanacak. KİT‘lerin tasfiyesi nasıl sözleşmelilik ile sağlandıysa, kamu hizmetinde memuriyet de "toplu sözleşme" havucu - "bireysel sözleşme" koşuluna bağlanarak tasfiye edilecek. 24 Ocak - 12 Eylül‘ün piyasa devleti, işleri piyasaya bırakmış kamu yönetimi işte böyle kurulacak. [B. A. Güler, TBMM‘de Bekleyen Yasa Tasarısı İncelemesine bakınız]

Bunu AB istiyor; AKP 12 Eylül‘ü AB desteğiyle derinleştirmektedir.

REFERANDUM, AKP‘nin KENDİNİ KURTARMA HAREKATIDIR
AKP Değişiklik Önerisi, Anayasa‘nın Madde 69‘unu değiştirmeyi de içeriyordu. Siyasal partileri düzenleyen bu maddeyle, siyasal partilerin soruşturulması ve kapatılması önlenmek isteniyordu. Bir de geçici madde vardı; şu anda yürüyen davalar da düşecekti; halihazırdaki en büyük dava AKP‘ye açılmıştı. Bu hüküm TBMM Genel Kurulu‘nda reddedildi; AKP‘nin kendini kurtarma harekatının birinci bacağı kırıldı.

Referandum Paketi‘nde AKP‘nin kendini kurtarma harekatının ikinci bacağı, yürütmenin yargısal denetimini ortadan kaldırmaktır. Yargıya getirilen yasaklar, Anayasa Mahkemesi ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yapı ve işleyişinin değiştirilmesi, bu amaca yöneliktir. AKP bu düzenlemelerle yargı sisteminin bağımsızlığını ortadan kaldırmakta, kendini kurtarmak için anayasanın temel ilkelerinden biri olan "hukuk devleti" ilkesini rafa kaldırmaktadır. [Ö. F. Eminağaoğlu, YARSAV İncelemesine bakınız]

Tek örnek yeter: Bu değişiklikle, HSYK Başkanlığı Adalet Bakanı‘na verilmektedir. Şimdi 7 kişilik kurul 22 kişiye çıkarılmakta; üyelerin seçimi hükümet etkisine açılmakta; Kurul sekreteryası Adalet Bakanlığı‘na verilmekte ve Kurul‘un başkanlığı Bakan‘a verilmektedir. Böylece, hem adli hem idari mahkemeler, tüm yargıç ve savcılar, bakanlık emrine çekilmektedir.

Siyasal iktidarın, AKP‘nin bakanlıklarından birine dönüşmüş mahkemeler dünyasının 3 sonucu vardır:

(1) AKP‘nin yaptığı işleri ve aldıkları kararları sorgulayamayacak, yargılamayacaktır.

(2) Mahkemeler, siyasal muhalefeti sindirme ve cezalandırma gücü olarak kullanılacaktır.

(3) Daha sonra atılacak Anayasa‘nın temel ilkelerini değiştirme adımları için anayasal denetimin olmadığı bir dikensiz gül bahçesi yaratılmış olacaktır.

AKP‘nin kendi varlığına ve yıkım politikalarını icrasına "pranga" saydığı yargı bağımsızlığı, hukuk devleti ilkesinin özünü oluşturur. Hükümetin denetiminde bir yargı, adaletin ve bütün bir ülkenin yıkımı demektir.

Bu nedenle referandum‘da HAYIR demek, hükümetlerin yargı denetiminden kaçmasına karşı çıkmak; siyasal muhalefetin ezildiği bir diktatörlüğe geçit vermemek; temel anayasal ilkeleri gerici özlemlere kurban vermemek demektir. Bu referandumda HAYIR demek, Hukuk Devleti‘ni savunmak yani özgürce ve güven içinde yaşama hakkımızı savunmak demektir.

İKİ HEDEF: YARGIYI ve MEMURLUĞU HÜKÜMETİN EMRİNE ALMAK

Referandum paketi 26 maddelidir. Maddenin biri (madde 26) yürürlük maddesi; biri (madde 25) yapılan değişikliklerin nasıl yapılacağını gösteren geçici madde; biri geçici 15. maddeyi kaldırma (madde 24) maddesidir.

Değişiklikler toplam 23 maddede toplanmıştır. Bunlar 3 grup oluşturur:

I. TOPLAMALAR:
Değiştirilen Maddeler 10, 20, 23, 41, 74, 84, 94, 166

•10: Kadın, çocuk - yaşlı - engelli •20: Kişisel verilerin korunması •23: Seyahat yasağına yargıç kararı koşulu •41: Çocuk hakları koruma.....

Bunlar uluslararası sözleşmelerle ve daha geniş biçimde düzenlenmiştir. Bunlara dayanılarak yasa çıkarmanın önünde hiçbir engel yoktur; dolayısıyla Anayasa değişikliği için ivedi bir durum ya da zorunluluk yoktur.

•74: Kamu denetçiliği kurma ....

Ombudsmanlık, TBMM‘de %51‘le seçilecek bu kişi, hükümeti aklama ve hukuk - yargı denetimini yönlendirilmiş siyasallaştırılmış ahlak kurallarıyla kuşatma mekanizması olacaktır.

•84: Kapatılan partinin mv. düşer hükmüne son •94: TBMM başkanlık divanı süresi....

Madde 84, TBMM‘de reddedilen siyasi partilerin kapatılması yoluyla AKP‘yi kurtarma hükmünün parçasıdır; o hüküm düşmüş, bu paketin tutarsızlığını gösteren bu değişiklik kalmıştır. Madde 94 ise, yalap şalap anayasa değiştirmenin ne demek olduğunu gösteren somut bir örnektir: 21 Ekim 2007 Cumhurbaşkanını halk seçsin referandumu sırasında TBMM görev süresi 5 yıldan 4 yıla indirilmişti; ama TBMM Başkanlık Divanı‘nın 5 yıla göre düzenlenmiş görev süresini buna göre düzeltmek unutulmuştu. Bu, unutkanlığın düzeltilme maddesidir!

•166: Planlama maddesine ek: "ESK kurma"..... Planlama sistemini tasfiyeye göstergedir.

II. MEMURLUK -SENDİKA SİSTEMİ
Değiştirilen Maddeler 51, 53, 54, 125, 128, 129

•51: Birden fazla sendikaya üyelik yasağına son •53: Memura ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı •54: Grevdeki zararı sendikaya ödetmeye son; direniş yasaklarını kaldırma •125: YAŞ kararlarına yargı yolu (terfi + kadrosuzluktan emekli etme hariç) •128: Memur sisteminde yasayı toplu sözleşme ile değiştirebilme ilkesi •129: Uyarma ve kınama cezalarına da yargı yolu

Bu maddelerin özü, "toplu sözleşme havucu ile bireysel sözleşme sistemine geçme" hedefidir. Bu hedef, memurluk ve subaylık - öğretim üyeliği - hakim ve savcılık sistemlerinde iş ve hizmet güvencesine dayalı memuriyet sistemine son vermektir. Bu, AB‘ye 2013 yılına kadar yapılacağı sözü verilmiş olan bir iştir. Dolayısıyla buradaki sendika ve direniş hakları, hizmet akdine bağlanmış bir çalışma düzeninde fiilen kullanılamayacak olan sahte haklardır. Amaç, memuriyet sisteminin tasfiyesinden ibarettir.

III. YARGI SİSTEMİ
Değiştirilen Maddeler 125, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 156, 157, 159, Ek Geçici 18, Ek Geçici 19

•125: Yargı yerindelik denetimi yapamaz! •144: Adalet hizmetleri denetiminde bakanlık yetkilerinin genişletilmesi •145: Askeri yargının yetki alanını savaş hali ve asker kişilerle sınırlandırma •146: Anayasa Mahkemesi üye yapısını değiştirme (11‘den 19 üyeye) •147: Anayasa Mahkemesi üye görev süresine 12 yıl ve yeniden seçilememe sınırı •148: Anayasa Mahkemesi‘ne bireysel başvuruda bulunma olanağı getirme • 149: Anayasa Mahkemesi çalışma düzeni kuralları •156: Askeri Yargıtay‘ın ve •157: Askeri Yüksek İdare Mahkemesi‘nin kuruluşlarında "askerlik hizmetinin gerekleri" ölçütünün kaldırılması * 159: Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu‘nun -HSYK- Adalet Bakanı başkanlığı altında çalışacak biçimde yeniden düzenlenmesi (7‘den 22 üyeye)

Adalet hizmetinin temeli olan "yargıç güvencesi" ve "mahkemelerin bağımsızlığı", HSYK başkanlığı Adalet Bakanı‘na verilerek gerçekte hükümete teslim edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, TBMM çoğunluğu ve Cumhurbaşkanı ile bir bütün haline gelen hükümet ağırlığıyla belirlenen sınırlı görev süreli yargıç sistemiyle, siyasal iktidar karşısında bağımsızlığını yitirmektedir. Türkiye, adaletsiz siyasetten sonra hukuksuz adalete sürüklenmektedir.

Askeri yargı sistemi savaş hali ve asker kişiler ile sınırlandırılmış olmakla birlikte, askeri yüksek mahkemelerin ‘hizmetin özelliklerine göre‘ kurulması yasaklanmış, böylece savaş durumu da barış ortamı kurallarına bağlanmıştır. Yalap şalap anayasa değiştirmecilik, öfkeye tutulmuş akılla hareket, halkın yaşam ve güvenlik hakkını korumaktan aciz bir yönetim sistemi yaratmaya uzanmaktadır.

SONUÇ

Küreselci ve piyasacı sağcılık, 24 Ocak 1980 Kararları ve 12 Eylül ile yola çıkmıştı; 2002‘den beri AKP ile "yola devam" etmektedir.

12 Eylül 2010 Anayasa Referandumu, 30 yıllık büyük yıkım sürecinin görünen son darbesidir.

Bu darbeye geçit vermemek, günümüzün en önemli görevidir.

İncelemeler kategorisindeki diğer başlıklar
YAYED Yerel Yönetim Araştırma Yardım ve Eğitim Derneği Ziya Gökalp Caddesi, No.30 Kat.5 D.17 06420 Kızılay / Ankara, (312) 430 35 60, yayedder@gmail.com
İşbu sitenin tüm hakları saklıdır. Web sitesi içerisindeki dökümanlar yazılar ve resimler kaynak gösterilse dahi, izin alınmadan başka web sitelerine, ticari yayınlara aktarılamaz, kopyalanamaz. © 2012
Web Tasarım