BİR ANAYASAYA AYKIRILIK DAHA YASALAŞTI ve AKP DE MURADINA ERDİ!
Yücel ÇAĞLAR
Kamuoyunda “2B yasası” olarak anılan düzenleme sonunda 6292 Sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun” adıyla çıkarıldı ve Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı ve 26 Nisan’da da Resmi Gazete’de yayımlandı. Böylece, Anayasaya aykırı bir hukuksal düzenleme daha gerçekleştirildi. Yasa, Anayasanın 170. maddesine ve Anayasa Mahkemesi’nin açıkça aykırıdır. Yasanın özellikle 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. maddesinin “A” bendi ile ilgili düzenlemeleriyle i) 21,2 milyon olduğu öne sürülen tüm “orman” sayılan arazilerin “orman olarak muhafaza edilmesinde yarar görülmediği” gerekçesiyle yerleşime açılabilmesi alabildiğine kolaylaştırılmış; ii) bu “kolaylıktan” yararlanabileceklerin sayısı Anayasada öngörülenin yaklaşık üç katına çıkarılmıştır. Ek olarak; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın her türlü keyfi uygulaması daha da artırılmıştır. Şimdi artık “2B”den çok daha yıkıcı sonuçları olabilecek “2A” serüveni başlıyor.
“Tapu Kadastro Genel Müdürü Davut Güney, 2B arazilerini eksik yazıp ardından da Ağaoğlu’nun isteği doğrultusunda “Yanlışlık yoktur” yazısı veren Ümraniye Kadastro Mühendisliği için inceleme başlattı.”
(Habertürk; 27 Nisan 2012)
AKP, 2003 yılından bu yana çabaladığı; “acemilikten” olsa gerek Anayasa değişikliğine bile kalkıştığı; ancak, o yıllar ülkemizde “ormanlardan”, başka bir söyleyişle ülkemizden yana bir Cumhurbaşkanı olduğundan, ilgili kişi ve kuruluşlar, Ana Muhalefet Partisi ve Anayasa Mahkemesi çok daha kararlı davranabildiğinden başarılı olamadığı girişimini sonunda başarıya ulaştırdı. “2B yasası” çıkarıldı; böylece “2B sorunu” da “çözümlendi”; birileri için “hayırlara vesile olacaktır” kuşkusuz ! Olacaktır da, bu sonuç, konuyu orman ve kısmen de “orman köylüsü” popülizmine, “2B arazilerinin” satılıp satılmamasına indirgeyenler için uyarıcı oldu mu, olabilecek mi, doğrusu bilemiyorum. Ama, bu aymazlık, bundan sonra başlatılacak ve çok daha orman yıkıcı gelişmelere yol açabilecek olan “2A” yağması sürecinde de sergilenilirse eğer, işte o zaman siyasal iktidar, yalnızca “orman vasfını yitirmiştir” gerekçesiyle “orman” sayılmayan yerleri değil, 21,2 milyon hektar “ormanı” sayılan ve üzerinde orman ekosistemleri bulunan yerleri de kendince uygun amaçlarla “değerlendirebilecektir.” 6292 Sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun”, siyasal iktidara bu doğrultuda kullanabileceği yaşamsal önemde olanaklar sunuyor. Şimdilik bu yasanın yalnızca Anayasaya aykırı olan düzenlemelerinin sergilenmesiyle yetinilmiştir.
1) Anayasanın 170. Maddesine Aykırılık:
Bilindiği gibi, Anayasanın 169 ve 170. maddelerinde “orman sınırları dışına çıkarılacak yerler” ile ilgili iki temel kurala yer verilmiştir:
i) “31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerler”
ii) “bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerler”
“orman” sayılmayabilecektir. 6292 sayılı yasanın bu anayasal kurallara aykırı yanları iki boyutludur:
a) Anayasanın 170. maddesine göre bu yerlerden “31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin” ancak ve de yalnızca “Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından…” değerlendirilmesi olanaklıdır. 6. maddesinin 1. fıkrasıyla; “bu yerlerin “31/12/2011 tarihinden önce kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen” kişilere satışını düzenleyen 6292 sayılı yasa ise 10. maddesinin 2 ve 3. fıkrasıyla satışlardan elde edilecek gelirlerin;
i) “yüzde üçünü geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek miktarı, … yatırım amacıyla kullanılmak üzere Vakıflar Genel Müdürlüğü” hesabına ödenecek;
ii) “kalan tutarın yüzde doksanını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen orana karşılık gelen bölümü” ise
(1) “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesinde afet riski altındaki alanların dönüştürülmesinde kullanılmak üzere özel ödenek” ve/veya
(2) Genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilecek tutarlar karşılığı,
“nakledilecek orman köylülerine ait taşınmazların kamulaştırılması”,
“2/A alanlarının ıslah, imar ve ihyası, iskânı”,
“orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi”,
“2/A ve 2/B alanlarının en az iki katı verimsiz orman alanlarının ıslahı” ve
“yeni orman alanlarının tesisi için”
kullanılmak üzere “gelir” olarak genel bütçeye aktarılacaktır.
Görüldüğü gibi, “orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi” dışındaki bu harcama konuları, Anayasanın 170. maddesindeki ““Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması” kuralıyla bağdaştırılamaz.
b) Anımsanacağı gibi, Anayasanın 169 ve 170. maddelerinde, dolayısıyla 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. maddesinin “A” bendinde, ülkemizdeki tüm “orman” sayılan yerlerin ormancılık dışı amaçlarla kullanılabilmesine, “toprak reformu” gibi dağıtılabilmesine yol açabilecek kurallara yer verilmiştir. Siyasal iktidar 6292 sayılı yasayla, bugüne değin hemen hemen hiç uygulanmayan bu anayasal ve yasal kuralları da akıl almaz bir kargaşa içinde, dilediğince ve daha da önemlisi Anayasanın bu kurallarına bile aykırı olarak yaşamaya geçirebilecektir. Bilindiği gibi, Anayasanın 170. maddesine göre; “bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin” yani “2A arazilerinin” ancak ve yalnızca “orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için” kullanılması ve bu amaçla da gerektiğinde “Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi” kuralına yer verilmiştir. 6292 sayılı yasayla yapılan ilgili düzenlemeler Anayasanın söz konusu kuralına da tümüyle aykırıdır:
i) Anayasanın 170. maddesinde sözü edilen köylüler yalnızca “orman içindeki köyler halkıdır”. Başka bir söyleyişle; Anayasanın 170. maddesi, “orman kenarı köylerini” kapsamamaktadır: 2000 yılı verilerine göre “orman içi” sayılan köylerin sayısı 2529 ve toplam nüfusları 7,3 milyondur. Buna karşılık “orman kenarı” sayılan köylerin sayısı ise 4850 ve toplam nüfusları ise 12,3 milyondur. Başka bir söyleyişle; 6292 sayılı yasayla “2A arazilerine” yerleştirilebilecek ve/veya bu arazilerin “yararlanmalarına tahsis edilebileceği” “köylü” sayısı, 2000 yılı verilerine göre 7,3 milyondan 19,6 milyona çıkarılmaktadır. Oysa “orman kenarı köy” tanımı “orman içi köy” tanımına göre son derece esnektir ve “gerektiğinde” kapsamı daha da genişletilebilecektir.
ii) Anayasanın 170. maddesinde sözü edilen işlem “2A arazilerinin”, yalnızca “orman içi köyler halkının yararlanmalarına tahsisi”dir. Oysa 6292 sayılı yasanın 7. maddesinin 1. fıkrasının “a” bendine göre bu arazilerdeki “taşınmazların tapu kayıtlarının bedel alınmaksızın” geçerli sayılması, daha açık bir söyleyişle mülk edinilmesi olanaklı kılınmıştır.
2) Anayasa Mahkemesi Kararlarına Aykırılık
“2B arazilerinin” herkese, daha açık bir söyleyişle de işgalcilerine satılması yoluyla “değerlendirilmesi” konusunda Anayasa Mahkemesi’nin iki iptal kararı bulunmaktadır:
a) Anayasa Mahkemesi’nin 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 45. maddesi ile ilgili 14 Mart 1989 tarihli, E.1988/35 ve K.1989/13 sayılı iptal kararında;
“Orman niteliğini yitiren yer, orman toprağı olmakla devletindir. Bu nitelikte bir yer ancak ihya edilerek Anayasa doğrultusunda köylüye verilebilir, kişilerin özel mülkiyetine geçirilemez. 170. madde, açıkça orman sayılan yerlerin belirtilen nedenlerle orman dışına çıkarılması durumunda orman içindeki köyler halkının kısmen ya da tamamen bu yerlere yerleştirilmesinden önce devlet eliyle ihyayı öngörmüştür... Orman köylüsünü korumayı amaçlayan Anayasa'nın 170. maddesi, orman sınırı dışına çıkarılan yerlerin orman köylüsünün yararlanmasına ayrılmasını öngördüğünden, orman köylüsü olup olmadığı ayrımı gözetilmeden, iskân suretiyle bu yerlerin tapusunu alan kişilere bu yerlerin mülkiyetinin devri Anayasa'ya aykırıdır."
gerekçesine yer verilmiştir.
b) Anayasa Mahkemesi’nin 2001 yılında çıkarılan 4706 sayılı yasayla ilgili olarak 23 Ocak 2002 tarihinde aldığı Esas No. 2001/382, Karar No. 2002/21 sayılı kararını ise şu gerekçelere dayandırmıştır:
“…ülke nüfusunun dörtte birine yakın bölümü olarak sağlıksız biçimde ve düşük sosyo-ekonomik yapı içinde yaşayan orman içi veya bitişiği köyler halkına, bilim ve fen bakımından orman olarak işletilmesinde hiçbir yarar görülmeyen yerlerin Devlet eliyle ihya edilerek yararlanılmak üzere tahsis edileceği açıklanmıştır. Bu nedenle, orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin yalnızca orman köyleri halkının nakli ve yerleştirilmesi amacıyla değerlendirilmesi olanaklıdır. Böylece, ormanların tahribi önlenerek ulusal ekonomiye katkısı sağlanmak suretiyle orman köylüsünün üretici haline getirilip kalkındırılması amaçlanmıştır. Anayasa'nın bu emredici kuralı nedeniyle yasa koyucunun, bu alanların kullanıcılarına veya başkalarına, hatta orman içi köyler halkına satılmasını veya bu amaçla devredilmesini sağlayacak bir düzenleme yapması olanaklı değildir.”.
Siyasal iktidar, 6292 sayılı yasayla, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararlarını da, deyiş yerindeyse “arkadan dolaşmakta”, daha doğru bir söyleyişle yok saymaktadır. Oysa 6292 sayılı yasayla Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu iptal kararlarına konu olan yasalarla aynı içerikte düzenlemeler yapılmıştır.
“SONUÇ” OLARAK…
Siyasal iktidar en ilgili ve de bilgili görünen kamuoyunun bile sığ bir orman popülizmiyle “2B arazilerinin” satışına indirgediği duyarlılığı kendince bir fırsat olarak akılcı (!) biçimde değerlendirebilmiştir: 6292 Sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun”la yaptığı düzenlemeler, yalnızca “2B arazilerinin” Anayasanın 170. maddesinde sözü edilen amaçlarla “değerlendirmemekte”, aksine bu maddedeki kurallara aykırı amaçlarla ve herkese satışını öngörmektedir. Öte yanda, 6292 sayılı yasayla siyasal iktidara yalnızca “2B arazilerinin” satılması değil, “orman” sayılan 21,2 milyon hektarı da dileğince değerlendirebilme olanağı sağlamıştır. Ana Muhalefet Partisi tarafından da büyük ölçüde desteklenen bu düzenlemeler, beklendiği gibi Cumhurbaşkanı tarafından hemen onaylanıp Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Ancak, 6292 sayılı yasayla yapılan düzenlemelerin çoğu 1982 Anayasasının 170. maddesine açıkça aykırıdır. Ne var ki, iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilme olanağı artık son derece kısıtlıdır; vurulması durumunda ise Anayasa Mahkemesi’nin verebileceği kararı kestirmek de güç değildir. Şaşırtıcı ve bir o denli de yadırgatıcı olan, en ilgili ve de bilgili oldukları sanılanların 6292 sayılı yasa karşısında bile sığ orman popülizmiyle yetinmeleridir.
***