Genel Sağlık Sigortası ve Sosyal Güvenlik Yasa Tasarıları 70 milyon insanın geleceğini etkileyecek düzenlemelerdir. Bu nedenle en temel insan haklarından olan sağlık hakkını gözetecek, sağlık hizmetlerini piyasa koşullarını bırakmayacak gerçek bir reforma ihtiyaç vardır.
Ülkemizde son 25 yıldır IMF ve Dünya Bankası dayatmalarıyla yaşanan hızlı dönüşüm, sosyal güvenlik alanında da yaşanmaktadır. Yapılmak istenilen dönüşümle Sosyal Güvenlik ve sağlık kavramlarının anlamı değiştirilmektedir.
Sağlık hizmetinden anında, eşit, adil ve etkin olarak yararlanmak ve talep etmek her yurttaşın en temel hakkıdır. Bunun yerine getirilmesi ise Devletin en temel görevidir. Mevcut sosyal güvenlik sistemiyle bu haktan her vatandaşımızın eşit ve adil bir şekilde yararlandığı elbette söylenemez. Yıllardır iktidarların sosyal güvenlik kurumlarına yaptıkları müdahaleler ve bütçeden sağlığa ayrılan payın her yıl düşmesi, bu ilkenin uygulanabilmesini imkansız kılmaktadır. Sağlık hizmetlerinin ve sosyal güvenlik sisteminin gerçek bir reforma ihtiyacı olduğu toplumun her kesiminden sürekli olarak dile getirilmiştir.
Ancak yapılan yeni düzenlemelerle bu sorun düzeltilmek yerine, devletin en temel görevlerinden biri olan sağlık hizmetleri, piyasa koşullarına terk edilmek istenmektedir. Hazırlanan yasa tasarıları, sosyal güvenlik konusunu bütçe üzerinde bir yük olarak gören ve Devletin bu alandan tamamen çekilmesini öngören bir yaklaşımla hazırlanmıştır. Bu yaklaşım, yasa tasarılarının temel felsefesini ortaya koyduğundan bu yasa tasarılarını bir reform olarak görmek olanaklı değildir.
Ülkemizdeki sağlık hizmetleri Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur ve Yeşil Kart aracılığıyla, kişisel prim ve devlet katkılarıyla birlikte sürdürülen karma sisteme dayalıdır. Karma sistemdeki sosyal güvenlik kuruluşlarına devletin yapması gereken ödemeler sosyal güvenlik kuruluşlarının açığı, dahası bütçenin kara deliği olarak ifade edilmektedir. IMF‘nin AKP hükümeti ile yapacağı 3 yıllık anlaşmanın temel şartlarından birisi bütçede açık, hatta kara delik olarak tanımlanan sosyal güvenlik harcamalarının ortadan kaldırılmasıdır. Yani devletin vatandaşına karşı yapmakla yükümlü olduğu görevlerinden kendisini kurtarması, dahası da kendi görevini vatandaşın sırtına yıkmaktadır.
Oysa sosyal güvenlik, kişinin ve ailesinin hem çalışması, hem işini kaybetmesi hem de çalışamaz duruma gelmesi halinde devreye giren, her türlü riske karşı güvence getiren bir sistemdir. Daha da önemlisi sosyal güvenlik, gelirin adaletli dağılımında rol oynayabilecek, yoksul kesimlere kaynak aktarabilecek, eşitsizliklerin ve ayrımcılığın doğurduğu tahribatı iyileştirebilecek önemli bir kamusal araçtır.
Genel Sağlık Sigortası Modeli sağlığın hak olmaktan çıkarmakta, ticari bir mal haline getirmektedir. Genel Sağlık Sigortası ve Sosyal Güvenlik Yasa Tasarıları 70 milyon insanın geleceğini etkileyecek düzenlemelerdir. Bu nedenle en temel insan haklarından olan sağlık hakkını gözetecek, sağlık hizmetlerini piyasa koşullarını bırakmayacak gerçek bir reforma ihtiyaç vardır.