Hezeyan sandığı kaosa doğdu. Bu sandığın bir görünen bir de gerçek sonucu var. Gerçek sonuç şu: Ewet’çiler cephesi [AKP+DTP+DP+ANAP+SHP] %45'e takıldı.... Sandığa ve sandıkta “hayır” %55.... Bu cephenin Türkiye'yi başkanlık sistemi batağına sürükleme gücü olmadığı açığa çıktı.....
21 Ekim referandumu, temsili demokrasi tarihine bir leke olarak girmiştir.
Temsili demokraside katılım (1) sandık konusu hakkında açık bilgilen(dir)me, (2) sandık konusunun açık-seçikliği, (3) sandık başı gözlemcilikte farklı görüşlerin açık denetimi, (4) sayımın güvenilirliği koşulları sağlanırsa değer taşır. 21 Ekim sandığı bu asgari koşullardan yoksundur; o nedenle demokrasi sandıkta boğulmuştur.
1. Bu referandum, hükümet sistemini değiştirme amaçlıdır. Bu amaç seçmene açıklanmamıştır.
2. Bu referandumdaki soru, oylama başladıktan sonra değiştirilmiştir; seçmenle ve halkoylamasıyla alay edilmiştir.
3. Bu referandumda birlikte anlamlı bir bütün oluşturmayan beş soru sorulmuş, tek cevap istenmiştir. Böyle bir teknik, referandumu ‘tercih açıklığı‘ özelliğinden mahrum kılmıştır.
4. Bu referandum sandığı gözcüsüz ve denetimsizdir; propogandayı AKP yapmış, sandığı AKP kurmuş, oyları AKP saymıştır. Bu sandık, şaibeli 22 Temmuz sandığının devamı olarak yeni bir hükümsüz sandıktır.
Bu referandum hukuken ve siyaseten geçersizdir.
Hezeyan sandığının "ewet" sonucu [AKP+DTP+ANAP+DP+SHP] cephesi desteklidir. Hepsinin birlikte, toplam seçmenin %45‘ine denk gelen 19 milyon oy aldıkları söylenmektedir. 22 Temmuz seçimlerinde bu blok 20 milyon oy almıştı.
Demek ki bu bloğun karşısındaki %55, hezeyan sandığını reddetmiştir.
Seçmenin %21‘i demek olan 8 milyonu sandığa gidip "hayır" demişken, seçmenin %34‘ü demek olan 14 milyonu da sandığın kendini reddetmiştir.
Türkiye; AB-D ile işbirliğine ve devlet bütçesiyle inancı sömürmeye dayalı pahalı propagandaya karşın çoğunluğuyla direniyor.
Cumhuriyet bu direnç sayesinde kazanacaktır. Hezeyan sandığından çıkan sonuç, DTP-ANAP-DP-SHP destekli AKP‘nin Türkiye‘yi başkanlık sistemi bataklığına çekmeye güç yettiremeyeceğini açıkça göstermiştir.
Türkiye‘nin hukuk ve siyaset savunması şimdiye kadar olduğu gibi şimdiden sonra da elbette sürdürülecektir.
