Memur-Sen'in İller Bankası tasarısının "hayırlı tasarı" olduğu görüşü, gerçek veri ve karşılaştırmalara dayanmamaktadır. 6 Mart 2007
Memur-Sen İller Bankası Açıklamasındaki Yanlışlar
YAYED
KONU: Memur-Sen, İller Bankası çalışanlarına, 27 Şubat 2007 tarihli bir yazı çıkararak, İLBANK AŞ tasarısının "Ülkemize ve çalışanlarımıza hayırlı olacağı düşüncesiyle, Sendikamızca yasalaşmasını destekliyoruz mesajı iletti. YAYED, bu açıklamanın sorunlu bilgiler içerdiği görüşündedir.
Sendikaların en başta gelen temel görevi üyelerini istihdam koşullarına yönelik olarak doğru bilgilendirmektir. Bu bilgilendirmede sadece sendika üyelerinin çalıştığı kurumların üst düzey yöneticilerinin söyledikleri güvence kabul edilmemelidir: Bu bağlamda ele alındığında Memur Sen‘in İlbank AŞ Yasa Tasarısına ilişkin görüşü şu şekilde değerlendirilebilir:
1) İller Bankası‘nın şimdiki yasasında (no: 4759), yasanın madde 7-11‘i, yani beş maddesi "Bankanın görev ve yetkileri"ne ayrılmıştır. Bu maddeler, Banka‘nın nasıl bir örgüt yapısına sahip olacağını açıkça gösterir. Hazırlanan tasarıda ise yeni yapının "görevler" maddesi YOKTUR.
Yeni yapı ne iş yapacak sorusuna cevap bulunabilecek tek madde "amaç" maddesidir; orada şöyle denir: "İl özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları ile bunların üye oldukları mahalli idare birliklerinin finansman ihtiyacını karşılamak, mahalli müşterek hizmetlerine ilişkin projeler geliştirmek ve bu idarelere danışmanlık hizmeti vermek amacıyla,...." Buna göre İller Bankası "banka"dır, "proje danışmanı"dır, yatırımcı kuruluş olmaktan çıkacaktır. Memur-Sen yetkilileri, bu durumda doğru bilgi vermekle yükümlüdür: Banka‘da çalışan teknik nitelikli personel bu yeni yapıda neden istihdam edilsin? (Şimdiki yasanın görevler kısmını aşağıda okuyabilirsiniz; özellikle madde-7/B okunmalıdır; İller Bankasını İller Bankası yapan madde odur; Sendika‘nın öne çıkardığı üzere, teknik personel için çocuk okutmakla ilgili madde değildir. ]
2)Memur Sen‘in açıklamasında "...birçoğu sözleşmeli kuruluşlardan gelmeleri itibari ile ücret yönünden de banka personelinden çok yüksek miktarlarda ücret almaları nedeniyle bankadaki çalışma barışı büyük oranda bozulduğu düşünülmektedir" denerek "böyle bir ortamda çalışma barışını bu şartlarla tesis etmek mümkün bulunmamaktadır. Yeni kanunla Yönetim Kuruluna verilen bahse konu yetki, tamamen bankanın aşırı ücret farklılığı nedeniyle bozulan çalışma barışının yeniden tesisi ile nitelikli elemanların korunması gerekmektedir" yorumu yapılmaktadır. Böylece Memur Sen‘in açıklamasından İlbank AŞ düzenlemesinin Banka personelinin yararına olabileceği, daha da ötesi bu düzenlemelerin aslında Banka personelinin haklarını korumak için yapıldığı gibi naif bir yoruma ulaşılmaktadır.
Söz konusu yorum ne yazık ki gerçekçi değildir. Öncelikle Banka‘da çalışma barışının neden bozulmuş olduğu sorusunu sormak gereklidir. Bu sorunun cevabı Memur Sen açıklamasında verilmektedir. "özelleştirme uygulamaları neticesinde bankamıza atamaları yapılan mesleki ve aldığı eğitim durumu nedeniyle bankamızla ilgisi bulunmayan ve aldıkları aşırı ücretlerle bankadaki çalışma barışını bozan personelin..." Bu açıklamadan Banka‘daki çalışma huzurunu bozanların özelleştirme uygulamaları neticesinde yapılan atamalar olduğu anlaşılmaktadır. Bunun çözümünün ise İller Bankası‘nın tamamen tasfiyesini meşrulaştırmak olarak gündeme getirilmesi ise çok çarpıcıdır. Bu durumda, Türkiye‘de satılmak istenen kurumların merkezi yönetimce önce işleyişlerinin, sonra çalışma barışının bozulması yeni bir olgu olmasa gerektir. Ancak yeni olan olgu Memur Sen yöneticilerinin sendikaların en başta gelen temel görevinin üyelerini istihdam koşullarına yönelik olarak doğru bilgilendirmeyi sağlamak yerine, bunu göremeyip bu durumun aslında çalışma barışını sağlamak için ortaya konulduğunu iddia etmesidir.
3) Memur Sen‘in açıklamasında "sermaye yapısının Hazineye devredilmesi ile belediye ve il özel idarelerine %5‘lik pay kesintileri yapılmayacağı için, gelirlerinde önemli bir artış sağlanacak ve toplamda 1 milyar YTL (1 katrilyon TL) kaynak aktarımı sağlanacaktır. Böylelikle belediyeler daha kolay yatırım yapma imkânına kavuşacaklardır" denmektedir.
Bu da talihsiz ve aciz bir açıklamadır. Memur Sen‘in kendi görüşünde yer verdiği bu anlayış aslında Hükümetin belediyelere kaynak bulmak için bulduğunu iddia ettiği "dahiyane" yöntemdir. Ancak bu öylesine bir yanılsamadır ki, bir yandan İller Bankası tasfiye edilerek kamu kredilerine dayalı kentsel altyapı finansman modelini ortadan kaldırılmakta, diğer yandan bu yaklaşım belediyelere sözde yeni gelir sağlama yöntemi olarak sunulabilmektedir. Aslında bu açıklamayı yorumlamaya bile gerek bulunmamaktadır. Ne yazık ki bu yaklaşım İller Bankası‘nın tasfiyesinin temel gerekçesi olarak gösterildiği için üstünde durmak gereklidir.
İller Bankası, Belediyeler Bankası olarak 1933‘teki kuruluşundan bugüne sermayesinin oluşmasında önemli kaynaklardan biri kaldırılmak istenen bu yöntem olmuştur. Bu yönteme dayalı olarak İller Bankası o yıllardan günümüze yerel yönetimlerin kentsel altyapı yatırımlarını gerçekleştirebilmiş, bu işlerden elde ettiği safi karını da köylere dağıtmıştır. Bir başka deyişle kentsel altyapı yatırımlarından elde edilen faaliyet karları çokuluslu şirketlere karı olarak yabancı ülkelere transfer edilmemiş, köylere yatırım olarak kullanılmıştır. Bu köylerin listesi ve neler yapıldığı İller Bankası‘nın faaliyet raporlarında ayrıntılı olarak yer almaktadır.
Türkiye‘de kentsel altyapı yatırım alanına yoğun bir şekilde çokuluslu şirketlerin ve yabancı finans örgütlerinin girmesi, merkezi yönetimin 1980‘li yılların ortalarından itibaren Dünya Bankası‘nın tavsiyeleri doğrultusunda İller Bankası‘nın işleyişine müdahalelerde bulunmaya başlaması ile birlikte gerçekleşmiştir. Bu süreçte Büyükşehir Belediyeleri İller Bankası‘nın kentsel altyapı yatırım alanından çıkartılmış; bunun yerine başta Dünya Bankası olmak üzere Avrupa Yatırım Bankası ve benzeri kuruluşların yatırım ve finansman alanına girmişlerdir. Günümüze değin Büyükşehir belediyelerinde yönetime gelmiş farklı siyasal partilere mensup belediye başkanlarının ve yönetimlerinin ortak politikası çok büyük ölçekli dış borçlanmaya gitmek olmuştur. Neredeyse hiçbir Büyükşehir belediyesi yönetiminin kaçınamadığı, başvurmak zorunda kaldığı yöntem bu olmuştur. Sonuç ise apaçık ortadadır. Büyükşehir belediyelerinin aldığı ancak geriye ödeyemediği, karşılığında Hazinenin ödemiş bulunduğu onmilyarlarca $‘lık dış borç yükü. Bunun karşılığında pek çoğu atıl olarak bekleyen ya da piyasa maliyetinin çok üstünde maledilmiş bulunan atıksu, çöp, kanalizasyon ve metro gibi kentsel altyapı yatırımları. Bu borçlar bugün Hazinenin web sayfasında yerel yönetimlerin "dış borç stoku", "vadesi geçmiş alacak stoku" ve "vadesi gelecek alacak stoku" adı altında farklı hesaplarda gösterilmektedir.
Bu gerçekler ışığında şunu ortaya koymak gerekmektedir. Bir dönem alternatif yöntemler olarak sunulan dış borçlanma başta Büyükşehir belediyeleri olmak üzere büyük kent yönetimlerini fiili olarak iflas ettirmiştir. Alternatif yöntem olarak ortaya konan dış borçlanma iddia edildiği gibi sihirli değnek olmamış, aksine büyük kent yönetimlerini küresel finans örgütlerinin müşterisi haline dönüştürmüştür. Bu süreç bugün İller Bankası‘nın tamamını tasfiye ederek, başta il belediyeleri olmak üzere tüm yerel yönetim sistemini küresel finans örgütlerinin müşterisi haline dönüştürülmek istenmektedir. Bu sürecin geriye dönüşü ise bulunmamaktadır. Büyükşehir belediyelerinin "bizim muhatabımız İller Bankası değildir, biz istediğimizde uluslararası piyasalardan istediğimiz kadar borç bulabiliyoruz" diyerek merkezi yönetimlerin kendilerini yönelttiği dış borçlanma pratiklerine gönüllülük göstererek bugünkü iflas durumunun ortaya çıkmasında katkıda bulunmuşlardır. Günümüzde ise bu gönüllülük durumunun aksine İller Bankası modeli ortadan kaldırılarak ve Banka kendilerine sorulmadan yerel yönetimlerin elinden alınarak, orta ve küçük ölçekli belediyeler bu sürece dahil olmaya zorlanmaktadır.
4) Bu doğrultuda Memur Sen‘in açıklamasındaki yanılsamalardan bir diğer ise "Zaten birçok belediyenin isteği de pay kesintisinin İller Bankasına yapılmamasıdır. Kaldı ki sermayenin Hazineye devri ile iddia edildiği gibi özelleştirme sürecinin aksine daha çok kamulaştırma sürecine girilmektedir." İkincisinden başlanacak olursa Memur-Sen İller Bankası‘nın özelleştirilmediği aksine daha çok kamulaştırıldığı görüşündedir. Bu ifadeden sendika yöneticilerinin konjonktürü pek izlememekte oldukları anlaşılmaktadır. Her şeyin babalar gibi satıldığı bir konjonktürde, kamu bankalarının özelleştirme kuyruğuna girdiği bir ortamda İller Bankası‘nın İlbank AŞ olarak Hazineye devrinin aslında bir kamulaştırma olduğunu düşünmek oldukça naif bir tutumdur. Bu naif tutum üyelerine bir sonraki adımın ne yönde olacağına yönelik uyarı yapmamaktadır. Hükümetin yaptıkları yapacaklarının garantisi sayılması gereken bir ortamda hükümetin aslında İller Bankası‘nı özelleştirmediğini bunun yerine kamulaştırdığını söylemek ne kadar gerçekçidir tartışılır. Açıklamadaki birinci cümle ise Memur Sen‘in 3225 belediyenin ne istediğinin nabzını çok iyi tuttuğunu göstermektedir! Eğer bu kadar kısa süre içinde bir eğilim araştırması yapmadıysa Banka‘nın üst düzey yöneticilerinin bir süredir dile getirdiği görüşü aynen kendi üyelerine aktardığı anlamına gelmektedir.
5) Memur Sen açıklamasında diğer hususlar başlığında "Bankaca köylere götürülen hizmetler zaten Köy Hizmetlerinin kurulmasından sonra bu kuruluşa geçmiş, daha sonra da bu görev İl Özel İdarelerine verilen yetki çerçevesinde ve KÖYDES Uygulamaları kapsamında yürütülmektedir" denmektedir. Memur Sen bu cümle ile zaten köylere yatırıma gerek yok, Köydes var demektedir. Bir başka deyişle yakın zamanda İller Bankası kanunu değişmediğine göre nasıl oluyor da bankanın karı artık köylere dağıtılmıyor. Ve köylere hizmet bir siyasal partinin ortaya koyduğu bir politika doğrultusunda Köydes Uygulamalarına emanet edilebiliyor. Açıklamadaki bu cümleden Memur Sen yöneticilerinin Türkiye‘de İller Bankası gibi kurumların siyasal hükümetlerin günlük politikalarının üstünde olduğunu göremedikleri açıkça ortaya çıkmaktadır.
1945 tarihli ve 5459 sayılı yasanın görevler bölümü:
"İKİNCİ BÖLÜM
Bankanın görevleri ve yetkileri
Madde 7 - Bankanın görevleri şunlardır:
A) Birinci maddede gösterilen idare ve kurumların yapacakları mahalli kamu hizmetleriyle ilgili tesisler, yapılar ve diğer işler vücude getirmelerini kolaylaştırmak; şehir, kasaba ve köylerin kuruluş ve imarı yolundaki plan ve programların gerçekleştirilmesini desteklemek amaciyle bunlara, kendi tüzüğünde yazılı esas ve şartlara göre kredi sağlamak;
B) (Değişik: 14/10/1983 - 2921/2 md.) 13/7/1972 tarihli 1609 sayılı Kanun hükümleri saklı kalmak şartıyla, bu idare ve kurumların istemleri üzerine harita, plan, proje, keşif ve etütleri yapmak veya yaptırmak, idare ve kurumların vücuda getirecekleri tesis ve yapılardan mahallince yaptırılmasına imkan olmayan veya Banka tarafından toplu olarak yapılmasında fayda bulunanları, yatırım programları içinde meydana getirmek, idare ve kurumların istemleri aranmaksızın bunların Banka yatırım programında yer alan işlerinden hibe veya fon yardımlarının katkısıyla gerçekleştirecek olanları Banka eliyle yapmak veya yaptırmak;
C) (Değişik: 14/10/1983 - 2921/2 md.) Bankadan alınan kredilerle yapılan işlerden 13/7/1972 tarihli 1609 sayılı Kanunla yapım ve denetlemeleri Bayındırlık Bakanlığına verilenler dışında kalanların isteme ve imkana göre fenni nezaret ve denetlenmesini üzerine almak;
D) Birinci maddede gösterilen idare ve kurumlara gerekli olacak makine, aletler ve edevat, gereç ve eşyadan temin edebileceklerini bu idare ve kurumlara satmak veya kiralamak;
E) Bu idare ve kurumların banka araciyle sigorta ettirmek isteyecekleri menkul ve gayrimenkul malları sigorta ettirmek;
F) Tüzüğünde izin verilecek banka işlerini yapmak;
G) Yukarda yazılı ödevleri yapmak üzere her türlü araç ve malzeme temin etmek ve bu işler için gerekli tesisleri doğrudan doğruya veya ortaklık suretiyle vücude getirmek, bu konuda yapılacak işlere, gerekli görülürse, ortaklık etmek.
Madde 8 - Banka, gerek yedinci maddede yazılı işler için, gerekse şehir, kasaba ve köylerin kuruluş, yapı, imar, tezyin ve sağlık işlerini kolaylaştırmak amaciyle, kendi namına ve ödenekleri kendi bütçelerinden verilmek şartiyle birinci maddede yazılı idare ve kurumlar hesabına teknik elemanlar yetiştirmek üzere öğrenci okutmağa ve yabancı memleketlere öğrenci veya stajiyer göndermeğe ve bu alanda gerekli yayımları yapmağa yetkilidir.
Öğrencilerin seçilmeleri ve okutturulmaları ve mecburi hizmetlerini yapmaları, 1416 sayılı kanunla 788 sayılı kanunun 2919 sayılı kanunla değiştirilmiş olan 64 üncü maddesi hükümlerine bağlıdır.
Madde 9 - Banka, iş hacminin gerekli kıldığı yerlerde Yönetim Kurulunun kararı ve İçişleri Bakanlığının onamasiyle Bankalar Kanunu hükümlerine göre şube açabileceği gibi gereken yerlerde muhabir de bulundurabilir.
Madde 10 - Banka, birinci maddede yazılı idare ve kurumlarına ve birliklere açacağı kredilere karşı, bunların gelirlerinden bir kısmını veya üzerlerindeki imtiyazların menfaatlerini karşılık istiyebilir veya gayrimenkul teminat alabilir. Kamu hizmetlerine tahsis edilmiş olan gayrimenkuller teminat gösterilemez.
Madde 11 - Birinci maddede yazılı idare ve kurumlara açılacak kredilerin yıllık itfa taksitleri ile karşılıkları, banka tarafından bunların bütçelerini incelemek ve onamakla ödevli makamlara bildirilir. Bu makamlar, itfa taksitlerini bütçelere koydurmak ve teminat gösterilmiş olan gelirlerin başka yere harcanmasını sağlamak ve denetlemekle ödevlidirler.
Devlet, özel idare ve belediyelerle sermayesi Devlete ait veya sermayesinde Devletin, özel idare ve belediyelerin ortaklığı bulunan müesseselerce toplanmakta ve dağıtılmakta olan gelir ve hisselerin bankaya karşılık gösterilmesi halinde, borç ödeninceye kadar, bu gelir ve hisselerin bankaya yatırılacağı idare ve kurumlar tarafından bankaya karşı yüklenilir."