Bakanlar Kurulu'nun kullandığı yetki, yasada tanımlanmış yetki değildir... Memur sendikaları, sendikasız grev-toplu sözleşme hakkı tehdidiyle karşı karşıyadır...
Tekel İşçilerinin "4-C Mücadelesi ve Memur Sendikalarını Bekleyen Tehlike
Ankara halkı, Cumhuriyet tarihinin en büyük işçi direnişlerinden birine ev sahipliği yapıyor. Tekel işçileri, bütün Türkiye‘ye ve dünyaya sabırla ve inatla özelleştirme yıkımının ne olduğunu anlatıyorlar. Ekmek ve iş güvencesinin sonu, her türlü mali ve sosyal hakka el koyulması anlamına gelen "4-C" köleliğini reddediyor, ekmek ve onur savaşı veriyorlar.
•1. "4-C"ye karşı direniş, bir hakkını koruma savaşımı olduğu gibi aynı zamanda bir hukuk savaşımıdır.
"4-C", Devlet Memurları Kanunu adlı yasanın dördüncü maddesinin "c" maddesidir. Bu maddeye göre Bakanlar Kuruluna sınırları ve içeriği çok belirli bir yetki verilmiştir. Buna göre Bakanlar Kurulu, hangi görevlerin "bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet" olduğuna karar verebilir; görevin niteliği bu iki özellikten birine uygunsa o görevlerde çalışacak kişiler "geçici personel" olarak istihdam edilebilecektir. Bakanlar Kurulu, özelleştirme sonunda açıkta kalan işçileri bu statüde istihdama karar vermiştir; oysa yetkisi bu işte çalıştırılacak görevleri belirlemekten ibarettir. Başka türlü söylersek, Bakanlar Kurulu "görevleri belirlemek" yerine "işçileri belirlemek" uygulamasına gitmiştir. Yasayı ihlal etmiştir. Tekel işçilerinin direnişi, hükümeti yasayı ihlal eden bu uygulama karşısında uyarmak demektir. Hükümeti hukuka uygun hareket etmeye çağırmak demektir. Tekel direnişi, bu nedenle aynı zamanda bir hukuk direnişidir.
Okumamış olanlar için işte yasanın o maddesi:
C) Geçici Personel. Bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığı‘nın görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulunca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimselerdir.
Bakanlar Kurulu, özelleştirme sonunda işsiz kalan işçileri "geçici personel" olarak görevlendirirken, yerleştirilecekleri görevleri değil kişileri ve kurumları belirlemekte, böylece hem maddenin hükmüne hem de kamu personel rejiminin ruhuna aykırı hareket etmektedir.
Herkes tarafından bilinir ki, 657 sayılı yasanın "4-C" maddesi nitelik gerektirmeyen sürekliliği olmayan çok ender bazı görevler için yazılmıştır; bu kapsamda istihdam, yasanın ruhuna uygun uygulamalar yapıldığı sürece bin kişiyi aşmamıştır. Bu eşik 2002 yılından itibaren aşılmaya başlanmış ve sözkonusu istihdam türü özelleştirme politikasının yıkım sonuçlarından biri olarak yaygınlaştırılmıştır. Oysa 657 sayılı yasanın özü açıktır. Kamu istihdamında asıl çalıştırma türü memurluk (4-A) ve işçilikten (4-D) ibarettir; diğerleri istisnai zorunluluklar için öngörülmüştür.
•2. "4-C"ye karşı direniş, bugün işlenen suçu ortaya çıkardığı gibi, geleceğe ilişkin olarak da tarihsel önemde bir uyarı eylemidir.
Siyasal iktidar, toplu sözleşme ve grevli sendika hakkına sahip işçilere karşı böylesine bir baskı ve tehdit uygularken, Şubat 2010‘da Abant‘ta "memurlara toplu sözleşme ve grevli sendika hakkı verelim mi" çalıştayı düzenlemektedir. Çalıştay‘dan "evet, vermeli" sonucu çıkması sürpriz olmayacaktır.
İşçileri kölelik koşullarına zorlayanların, memur sendikalarına, sendikaların yıllardır istedikleri "grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı"nı tanımaya hazırlanması anlamsız ya da çelişkili değildir.
Şimdiden bilinmesi gerekir ki, siyasal iktidar, memurlara bu hakkı, hazırlanan yeni kamu personel yasasını sözleşmelilik üzerine kurmak koşuluyla tanıyacaktır. Kamu hizmeti görevlerini memurluk değil sözleşmelilik (4-B) üzerine kurmak, gerçekte sendikasızlaştırmak demektir. Sendikasızlaşmış ücretlinin grevli toplu sözleşmeli sendika hakkını fiilen kullanması olanak dışıdır.
Memur sendikaları, inat ve ısrarla yürüttükleri grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı mücadelesini, bir sonraki adımı görerek yürütmelidirler. Gelecek adım, sendikası kaybolmuş toplu sözleşme ve grev hakkı verme oyunudur. Memur sendikaları bu oyuna gelmemeli, sahte bir hak genişletme gösterisine izin vererek, hem sendikasızlaşmanın önünü açmamalı hem de Tekel işçilerine uygulanan baskı ve hoyratlığın yine bir "demokratik açılım"la örtülmesine hizmet etmemelidir.
Memur sendikaları, grevli toplu sözleşmeli sendika hakkını memurluk güvenceleri ile birlikte talep etmeyi sürdürmelidir.
•(1) "4-C" uygulaması geçmişe dönük hukuk mücadelesine açıktır.
•(2) Memur sendikacılığı, "grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı" mücadelesini güncel ve yakın gelecek gerçeklerine göre, 4-A‘nın bitirilip yerine 4-B‘nin yükseltilmek istendiği gerçeğine göre, netleştirmelidir.
Birgül Ayman GÜLER