Bu Sayıda
Argun Akdoğan
Kapitalizm: Tarımda Çöküş ve Çevre Tahribatı
Bahadır Aydın, Saat Aydın ve A. Emre Biber
Küresel Değer Zincirleri ve İyi Tarım Uygulamaları
Özkan Leblebici
Ekolojik Emperyalizm Kuramına Giriş: Biyopolitik Bir Kavramsallaştırma
Hakan Reyhan
Birinci Dünya Savaşı Sonunda Musul Vilayeti`nde İngiliz Yönetiminin Kurulması
İhsan Şerif Kaymaz
Kapitalist Tekelleşmenin Tılsımı: Rekabet İlkesi
Cengiz Ekiz
Özelleştirme Olgusu ve Türkiye`nin Özelleştirme Deneyimi Üzerine Bir Değerlendirme
Münevver Soyak
Neo-liberall Dönüşüm Sonrası Refah Devleti Kuramları
Cenk Aygül
İçindekiler
KAPİTALİZM: TARIMDA ÇÖKÜŞ VE ÇEVRE TAHRİBATI
Bahadır AYDIN, Saadet AYDIN, Emre BIBER
1990‘lardan bu yana çokuluslu şirketlerin dünya tarımı üzerindeki hegemonyasının güçlenmesi, tarımsal ürünlerin dış ticaretinde uluslararası işbölümünün azgelişmiş ülkelerin aleyhine gerçekleşmesine yol açmaktadır. Dolayısıyla küreselleşme tartışmalarında, Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği‘nin tarıma ilişkin düzenleyici mekanizmaları önemli bir yer tutmaktadır.
Gerçekten de bu süreçte hem Türkiye‘de hem diğer birçok azgelişmiş ülkede, tarımsal yapılar çokuluslu şirketler ya da onların yerli ortakları aracılığı ile kontrol altına alınmıştır. Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü aracılığı ile yürüyen dünya tarımının kapitalizme eklemlenmesi sürecinin en önemli ayaklarından biri de IMF tarafından dayatılan istikrar programlarıdır. Başka bir ifadeyle uluslararası kurumlar aracılığıyla dünya tarımsal üretimi kapitalizmle bütünleştirilmeye çalışılmaktadır. Azgelişmiş ülkelerin tarımsal yapılarının kapitalizme eklemlenmesi süreci bu ülkelerin doğal kaynaklarının ve biyo-çeşitliliğinin azalmasını ve çevre tahribatını da beraberinde getirmektedir.
Bu çerçevede çalışmada bu sürecin tarımsal üretimde ve buna bağlı gıda üretiminde açığa çıkardığı sonuçlar ülke örnekleri üzerinden incelenecektir. Ayrıca bu çalışma uluslararası sermayenin tarımsal üretim üzerindeki egemenlik boyutunu analiz edecektir.
Anahtar Sözcükler: Kapitalizm, tarımsal üretim, tarımsal yapılarda dönüşüm, biyo-çeşitlilik, ekolojik yıkım.
KÜRESEL DEĞER ZİNCİRLERİ VE İYİ TARIM UYGULAMALARI
Özkan Leblebici
Küresel üretim sistemleri, üretim süreçlerinin parçalanması ve bu parçalanma üzerinden oluşturulan üretim hiyerarşisi ile kârın yeniden üretimi üzerine kurulmuştur. 1960‘ların sonunda ortaya çıkan "dünya sistemleri" yaklaşımı, bu süreci merkez-çevre karşıtlığında çözümlemektedir. Tarihsel süreçte farklı yaklaşımlar da söz konusu olmuştur. 1990‘larda "küresel meta zincirleri", 2000‘lerde ise "küresel değer zincirleri", küresel üretim ağlarının çözümlemesinde kullanılan yöntemler olarak kabul görmüştür. İşletme temelli yaklaşımlardan farklı olarak, küresel üretim sürecinde her aşamada yaratılan katma değeri inceleme nesnesi olarak alan küresel değer zincirleri yaklaşımı, aynı zamanda değer zincirlerinin yönetim yapılarına da odaklanır. Fakat son tahlilde işletme temelli yaklaşımlar için veriler sunmaktadır. Bu yazıda küresel değer zincirlerinin, tarımda küresel ticaret açısından gelişimi ve tarımsal ürünlerdeki metalaşma sürecinin tamamlanmasında "iyi tarım uygulamaları"nın rolü ele alınacaktır.
Anahtar Sözcükler: Küresel değer zincirleri, iyi tarım uygulamaları, tarımda metalaşma
EKOLOJİK EMPERYALİZM KURAMINA GİRİŞ: BİYOPOLİTİK BİR KAVRAMSALLAŞTIRMA
Hakan REYHAN
Bu makale, öncelikle kapitalizmin/emperyalizmin en son aşaması olarak günümüzde ekolojik emperyalizm sürecine girildiğinin tespitini yaptıktan sonra özellikle kapitalizm merkezlerinin dışındaki topraklardaki/ülkelerdeki ekolojik döngüyü bozmaya, ekosistemleri tahrip etmeye ve yaşamın sürdürülebilirliğini tehdit etmeye başlayan ekolojik emperyalizm ile ilgili "biyopolitika" kavramına gönderme yaparak kuramsal bir açıklama yapmaya çalışmaktadır. Makale, ekolojik emperyalizmle ilgili tarihsel, kavramsal ve kuramsal bir genel çerçeve çizmeyi hedeflerken, siyaset biliminin disipliner sınırlarını da tartışmakta ve bu sınırı biyopolitika ile belirlemeye çalışmaktadır. Ayrıca makale boyunca, ekolojik emperyalizmin en somut görünümü olarak kabul edilen biyoteknoloji kapitalizmi ile gıdanın nasıl dönüştürüldüğü, gıda üzerinden nasıl bir tahakkümcü/kapsayıcı biyoiktidar oluşturulmaya çalışıldığı da bu makalenin odaklandığı konulardan birisidir.
Anahtar Sözcükler: Ekolojik emperyalizm, emperyalizm, biyopolitika, biyoiktidar, panopticon, imparatorluk, ekosistem, biyoteknoloji, gıda, GDO
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONUNDA MUSUL VİLAYETİ‘NDE İNGİLİZ YÖNETİMİNİN KURULMASI
İhsan Şerif KAYMAZ
19. yüzyılın sonlarından başlayarak, emperyalist devletlerin sömürgelerinde uyguladıkları yönetim tekniklerini değiştirmeye başladıklarını görüyoruz. Bu devletlerin öncüsü konumunda olan "üzerinde güneş batmayan" Britanya İmparatorluğu, bu sürece de öncülük etmiştir. Askeri işgale dayanan doğrudan sömürgecilik yerine, işbirlikçi yerel yöneticilerin kullanılmasına dayanan dolaylı sömürgecilik yöntemini ilk uygulayan odur. Bunun, doğrudan sömürgeciliğe göre çok daha masrafsız ve kârlı olduğu anlaşılınca emperyalist devletler Birinci Dünya Savaşı‘ndan sonra, günümüze dek devam eden süreçte, dolaylı sömürgecilik yöntemini yaygın olarak uygulamaya başlamışlardır. Makalede, 1918-1925 yılları arasında Musul vilayetinde (bugünkü Kuzey Irak‘ta) İngiliz yönetiminin kurulması anlatılmaktadır. Bu bağlamda İngiltere‘nin karşılaştığı yörenin ve dönemin özgün koşullarından kaynaklanan zorluklar ve bunların ne şekilde aşılmaya çalışıldığı irdelenmiştir. Büyük ölçüde İngiliz arşiv belgelerine dayanılarak yapılan çalışmada 2003 tarihinde yayınlanan Yazarın Musul Sorunu başlıklı kitabından da yararlanılmıştır.
Anahtar Sözcükler: İngiltere, emperyalizm, Musul, Kürtler, Asurîler, Irak/Mezopotamya, Türkiye.
KAPİTALİST TEKELLEŞMENİN TILSIMI: REKABET İLKESİ
Cengiz EKİZ
Rekabet ve tekel kavramları bugüne kadar birbirinin karşıtı olarak kullanılmıştır. Oysa bu kavramlar ikiz kardeşler olarak kabul edilmelidir. Tekel rekabeti, rekabet de tekeli yaratır. Sonuç olarak kapitalist rekabet kaçınılmaz olarak tekelleşmeyi doğurur. Kamu yönetiminde bağımsız düzenleyici kurumların kapitalist devletin en önemli düzenleyici araçları haline gelmesi, devletin artık piyasanın ihtiyaçlarına doğrudan cevap verdiğini göstermektedir. Kamu yönetiminde yönetişim yapısının egemen olduğu günümüzde, farklı sektörlerde faaliyet gösteren bağımsız düzenleyici kurumlar, tekelci sermaye birikimi sürecinin sorunsuz olarak sürdürülmesi için çok önemli roller üstlenmektedir Türkiye‘de rekabet kurumunun düzenleyici rolü, değil piyasada tekelleşmeyi önlemek tersine onu kurumsallaştırmaktadır.
Anahtar Sözcükler: Tekelci kapitalizm, sermayenin merkezileşmesi ve yoğunlaşması, yönetişim, bağımsız düzenleyici kurum, Rekabet Kurumu
ÖZELLEŞTİRME OLGUSU VE TÜRKİYE‘NİN ÖZELLEŞTİRME DENEYİMİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Münevver SOYAK
İkinci Dünya Savaşı sonrası süreçte ulusal ekonomilere yönelik devlet müdahalesi olgusu, sınai gelişme ve ekonomik büyümeyi teşvik etmenin en temel yollarından birisi olarak görülmekteydi. Ancak 1970‘li yıllardaki ekonomik krizin etkisiyle Keynesyen ekonomi politikaları tüm dünyada etkinliğini kaybetti. Bu dönemde kamu sektörünün ve devlet müdahalesinin rolü ve önemi sistematik olarak sorgulanmaya başlandı. Özelleştirme tartışmaları ilk kez İngiltere ve Fransa gibi sanayileşmiş ülkelerde başlamıştır. Bu olgu daha sonra özellikle yüksek borçlu gelişmekte olan ülkelere de aktarılmıştır. Türkiye gibi birçok gelişmekte olan ülkede IMF ve Dünya Bankası‘nın yapısal uyum programları özelleştirme faaliyetlerini daha da hızlandırmıştır. Türkiye‘de de IMF güdümlü 24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar Programından sonra özelleştirme programları ilan edilmiş ve günümüze kadar özelleştirme uygulamaları gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmanın amacı, Özelleştirme İdaresince hazırlanan özelleştirme programının temel amaç ve hedefleri doğrultusunda Türkiye‘deki özelleştirme uygulamalarının sonuçlarını değerlendirmektir.
Anahtar Sözcükler: Özelleştirme, IMF, Dünya Bankası, yapısal uyum politikaları, Türkiye
NEO-LİBERAL DÖNÜŞÜM SONRASI REFAH DEVLETİ KURAMLARI
Cenk AYGÜL
Refah devleti üzerine bir yazın eleştirisi olarak tasarlanan bu yazı iki bölüme ayrılmaktadır. İlk bölümde Claus Offe, James O‘Connor, Gosta Esping-Andersen ve Ian Gough‘un refah devleti üzerine yazdıkları eleştirel olarak ele alınmaktadır. Bu bölümde refah devletinin kuruluşunda Sosyal Demokrat Refah Devleti tezinin önemi vurgulanmakta ve daha sonraki katkılar arasında öne çıkan Esping-Andersen yorumunun aslında sosyal demokrat tezleri 1980 sonrası neo-liberal dönüşümle birlikte bir derece korumaya çalışırken aslında nasıl değiştirdiği incelenmektedir. Bu bölümde O‘Connor‘un refah devleti yorumunun günümüz koşullarında tekrar üretilmesi de önerilmektedir. Makalenin ikinci yarısında ise refah devletlerinin dağıldıklarının iddia edildiği 1980 sonrası koşullarda çalışılması önerilen çeşitli altbaşlıklar tartışılmaktadır. Bu altbaşlıklar refah devletlerinin gerçekten çözülüp çözülmedikleri, refah devletlerinin kurulma nedenleri, refah devleti çalışmalarında kurumsal araştırmaların önemi, 1970‘lerin önemi, Üçüncü Dünya‘daki gelişmelerin bu yazında eksikliğinin mutlaka giderilmesi gerektiğidir.
Anahtar Sözcükler: Refah devleti, fordizm, neo-liberalizm, sosyal demokrat refah devleti, Esping-Andersen
Künye
Sayı Editörü
AKİF ARGUN AKDOĞAN
Yayın Kurulu
AKİF ARGUN AKDOĞAN
FARUK ATAAY
TEKİN AVANER
CAN UMUT ÇİNER
NURAY KESKİN
ESRA KİLİM
CENK REYHAN
ABDULMENAF TURAN